İstanbul Rumları şehirler şehri İstanbul’un
Kadife Şahin
Sula Bozis, Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan ‘İstanbullu Rumlar’ adlı çalışmasında, üretimlerinden, eserlerinden ve İstanbul kent tarihindeki varlıklarından etkilenen İstanbullu Rumların bıraktığı derin izleri; onun belgeleri. İstanbul’da doğan Bozis’in tarih kitabı, günümüz insanına İstanbul’un ışıltılı bir hatırasını sunuyor.
Bozis Beyoğlu’nun neden bu ismi aldığını eserinde şöyle açıklıyor: “18. yüzyılda Galata surlarının dışındaki tepelerde başlayan bu yeni semte Rumlar Pera veya Stavrodromi (Dörtyol), Osmanlılar ise Beyoğlu semti diyor.”
İstanbul’da tarihin tanığı olarak varlığını sürdüren Pera Müzesi, fotoğrafla birlikte şu bilgilere yer veriyor: “Mimar Manusos’un eseri olan Tepebaşı’ndaki Bristol Oteli, eskiden banker Efstratios Evyenidis’in konağıydı. Bugün ise Pera. Müze binası.”
19. YÜZYILDA PERA YANGINLARI
“İstanbul şehrinde yangın felaketleri sık sık yaşanıyordu” diyen yazar, yangınların en değerli sebebinin dar sokaklardaki ahşap yapılar olduğunu belirtiyor.
1870 yangınından sonra ahşap ev üretiminin yasaklandığını Pera’nın tarihinden öğreniyoruz. 19. yüzyılın ortalarından itibaren sosyal yapısını incelediğimizde, bölgedeki konaklarda yaşayan halkın Galatalı Rum bankerler, büyük tüccarlar, yüksek rütbeli memurlar, saray ve Osmanlı hekimbaşılarından oluştuğunu gördük. ordu. görüyoruz.”
Birinci bölümde Beyoğlu’nun topoğrafyasını ve tarihini ele alan Sula Bozis, kozmopolit İstanbul yaşamını anlatan bir tarih kitabından şu cümleleri aktarıyor: “…Pera’daki meyhaneler ve kahvehaneler Atina’yı çok geride bırakıyor. Koridorlardan geçerken kendinizi Münih ya da Belçika’da zannedersiniz. Kahvehanelerde ve kafelerde kendinizi Paris yaşamını anımsatan, peri gibi güzel kadınlarla çevrili bir ortamda bulabilirsiniz… Pera’ya Yunanlılar ne kadar hakim olsa da, her adımda karşılaşılan ‘Alman işgali’ bu dengeyi bozan bir atmosfer yaratır… “
EKONOMİDEKİ AĞIRLIKLAR
İkinci bölümde yazar Bozis, Pera – Stavrodromi Rum Cemaati, kiliseler ve eğitime yer verdi. İlkokulların, orta ve lise eğitimi veren Rum okullarının, derneklerin ve toplulukların varlığını öğreniyoruz.
Üçüncü bölümde İstanbul’u İstanbul yapan gündelik hayatın ve ekonominin tüm unsurları yazılmaktadır. Bankacılar, doktorlar, eczacılar, avukatlar, mimarlar, fotoğrafçılar, kuyumcular, terziler, nakışçılar ve meslek kuruluşları anlatılıyor.
Anadolu’dan göçlerin sebebi olan İstanbul’un ekonomik gücü ile ilgili bir paragraf: “…Bu noktada unutulmaması gereken bir diğer önemli olay da özellikle 1830’dan sonra ekonomik nedenlerle Yunanistan’dan Osmanlı başkentine başlayan göç akımıdır. Prof. Vasilis Filisas’a göre bunun başlıca iki nedeni var: Başkent Konstantinopolis’in ekonomik alanda büyük gelişmelere açık olması ve özerk Yunanistan’da yaşayan yoksul köylülerin yaşam standardının Osmanlı yönetiminde yaşadıklarından çok daha kötü olması.
İstanbul Rumları hayattayken Osmanlı Devleti’nin istişare ettiği Rum bankerlerin ekonomik gücünün bir diğer değerli göstergesi de, 1875’te Osmanlı ekonomisinin iflas etmesi üzerine 6 vergi kaleminin idaresini, 14 kişilik bankacılardan oluşan Rüsum-ı Sitte İdaresi.
ORTA YAŞAM KÜLTÜRÜ
İstanbul Rumlarının tarihi ne yazık ki barış içinde yaşama başarısını gösteremeyen yönetimlerin aldığı kararlara sahne oluyor. Tarihi okuyun ve yargılayın. Emsal tarihlere şahitlik etmemek için…
“1923’ten sonra Rumların İstanbul’daki ekonomik hayata katkısı belli bir belirsizlikle devam etti. Yunan işadamları, yeni hükümetin uyguladığı engelleme politikasına tavizler vererek yeni duruma uyum sağlamaya çalıştı.”
“Fazla vergi ödemeyenlerin taşınır ve taşınmaz mallarına el konuldu ve satışlarından elde edilen tutar ‘vergi borçlarını’ karşılamadı ve vergi mükellefleri İç Anadolu Aşkale’deki çalışma kamplarına gönderildi.”
“1955’te Rum toplumu 6-7 Eylül olaylarını yaşadı. İstiklal Caddesi’ndeki Rum dükkanları, kiliseleri, okulları, Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Yeşilköy’den Boğaziçi ve Adalar’a kadar Rumların yaşadığı mahallelerde. İş yerleri, evler, kiliseler yıkıldı, genç kız ve kadınlara tecavüz edildi.”